bilgi-dünyam
  OLUME YOLCULUK
 

 

Ölüme yolculuk




yas03.jpg        Trenle cepheye doğru hareket ettik. Deraa ve sonra Kudüs şehri dolaylarındaki Tulikerim kazasına ulaşarak bu bölgede, ordunun ihtiyatında bulunan 46. Tümen’in emrine girdik. İngilizlerin tuttuğu mevziler bize 500 - 600 metre kadar yakındı. Karşılıklı ordular şimdilik sessizlikle yerlerini koruyorlardı. Yalnız geceleri keşif kolları çıkarılıyor, küçük ölçüde baskınlar yapılıyordu.
       Bizim taburdan bir hafta evvel bir teğmen arkadaş memur edilmiş ve baskın neticesi teğmen ve üç er şehitle birkaç yaralı bırakılarak müfreze geri dönmüştü. Bir gün sıra bana da geldi. Bizzat alay kumandanından talimat aldım. Gündüzün bana bir tepecikten düşman mevzilerini gösterdi. Geceleyin hareket edilecek araziyi göstererek ayrıntılı bilgi verdi. Bu çok çetin ve zor görevi almış, gecenin erken saatlerinde hareket etmiş bulunuyorduk. Ve Allah biliyor ya, sağ olarak dönebileceğimizi de tahmin etmiyordum.
       30 kişilik müfrezemle düşman mevzilerine hareket ettim. Erler ve ben son derece dikkatle ve hiç ses çıkarmadan ilerliyoruz. 300 metre kadar ileride bir dere içine girdik. Öteden beri keşif kolları da bu yere kadar gelirlerdi.
       Ben bu derede ilerleme tertibatını üç kol halinde düzenledim. Ve ilerliyoruz.
       Tam bu sırada, karşıdan birkaç düşman erinin bize doğru ilerlediğini ve fakat bizim varlığımızdan haberleri olmadığını fark eden, sağımızdan ilerleyen manganın komutanı bir çavuş, bizi uyardı. Hepimiz yattık ve gizlendik.
       Mükemmel bir fırsatla, amaçladığımız av kendi ayağıyla karşımıza çıkmıştı.
       Düşmanın dokuz kişiden ibaret bir keşif kolu olduğu anlaşılan mangası ilerledi ve bizim bölgemize girdi. Ses çıkarmadık. Mehtaplı bir geceydi. Düşman çok iyi görülüyordu. Süngü taktık ve ani bir hareketle düşmanı çember içine aldık.
       Düşmanın birkaç eri yararsız birkaç el ateş etti. Buna karşılık biz çemberi daralttık. Sonunda, korkunç bir şekilde uzatılan Türk süngülerinin mutlak öldürücü tesirinden uzaklaşmaya imkan olmadığını anlayarak silahlarını atıp kollarını yukarıya kaldırmak suretiyle teslim oldular.

       Bolu’ya dönüş
       Bolu’ya vardık.
       Balkan Savaşı’ndan sonra, onu izleyen I. Dünya Savaşı’ndan da yenik çıkan millet perişan bir haldedir. Her yer karmakarışık. Bolu’da şehirde işim yoktu. Doğruca köye döndüm.
       Babam ve annemi dört yıl önce (1919) bıraktığım gibi yoksul bir durumda buldum. Onlardan yardım görmeme imkan yoktu. Biz de orduya katıldık.
       Kütahya’daki 24. Tümen Karargahı komutanlığına atandım. Sağlığım çok iyi, neşem yerinde. Ülke savunmasına yeniden katıldığımdan dolayı çok sevinçliyim.

       Sakarya Meydan Savaşı
       Sakarya’yı geçip nehri doğal bir engel olarak öne alıp mevzilendik.
       Kütahya cephesinde savaşı kabul etmeyerek geriye çekildiğimizi gören düşman sorumsuzca ilerledi. Bir iki günlük bir aradan sonra gelip Sakarya kıyısında bize çattı. Ben de, o sırada tümenin 32. Alay, 11. Bölük takım komutanlığına getirildim.
       Görevimiz belli olmuştu. Bizim tümen, sağ yandan, düşmanın bulunduğu Köse Aptal Köyü bölgesine bir keşif taarruzu yapacak ve düşman kuvvetlerini meydana çıkaracaktık.
       Taarruz edilecek bölgeye yanaştık. Bütüm tümen birlikleriyle açılıp yayılarak düşmanın sağ tarafından taarruza geçtik.
       Beklenen bu karşı taarruz sırasında, düşmanın burada iki kolordusunun bulunduğu böylece meydana çıkarıldı.
       Bu üstün kuvvetler karşısında düzenli bir manevra ile, o gün Köse Aptal Köyü sırtlarına çekildik. Tam bu sırada sağ ilerimizde, Mangal Dağı’nda müthiş bir savaş başladı. Mangal Dağı’nı 4. Tümen’in bir alayı tutuyor. Bu alaya bir düşman kolordusu taarruz etti. Önceden hazırlanmış siper ve mevzilerimiz yok. Sahra savaşı yapıyoruz. Düşman iyice yaklaştı. Karşımızda saldırıya çıkış mevziine giriyor. Bu sırada 300 metre kadar ilerimizde bir düşman savaş kümesi yerleşti.

       Gece gündüz çarpışma
       Çavuş olduğunu tahmin ettiğim bir Yunanlı ileri araziyi inceliyor.
       Bundan sonra geriden gelenler hücuma kalktılar. Bütün birliğime, cehennem gibi bir ateş açtırdım.
       Çarpışma süre dursun, maalesef solumuzdan daha büyük kuvvetlerle ilerlemeyi başaran düşmanın, gerilerimize düşmeye başladığını ve bu yüzden gerimizdeki sırtlara çekilmek gerektiği emrini aldık. Savaş, gece gündüz aralıksız süren yıldırıcı çarpışmalardan sonra Haymana bölgesine, Çal Dağı’na kaydı. Haymana’ya yakın bir yerde akşama yakın bir zamanda cephanemiz bitmek üzeredir. Geriden cephane yetiştirilmelidir. Buna karşın, ateşin etkisi azaldıkça düşman, karşılık görmeden ilerliyor.
       Alay komutanımız şu emri verdi:
       “Süngü hücumundan önce düşman taşla karşılanacak, arkasından da süngü hücumu yapılacaktır." Ön emir buydu.
       Bu emir üzerine herkes yanına taş topluyor ve bazı büyük taşları da yuvarlıyoruz. Düşmanın büyük taşlardan zarar gördüğünü görüyoruz. Buna rağman Yunanlılar yaklaştılar. Biz de onları bekliyorduk. Bu esnada hücum boruları çalındı. Bir anda “Allah, Allah!" sesleri gökleri çınlattı. Süngüler parlıyor. Türk kahramanları, gerilmiş bir yaydan fırlayan oklar gibi, hep birden düşman saflarına atıldı. Bu müthiş boğuşma, bir milletin bağımsızlığı için verdiği kanlı savaşın bir parçası idi.
       Sonunda düşman, bu müthiş saldırışlar karşısında kendisini derelere atmaktan başka çare bulamadı ve kaçtı.
       Şimdi biraz evvel süngülenen yüzlerce düşman can çekişiyor.
       Düşman, gerilerden kuvvetli destekler alarak buradan bize taarruz ediyor. Fakat bir adım ilerlemeye de muvaffak olamıyor. Öldürücü ateşimiz altında şaşkın ve perişan bir hale gelen düşmanın, son bir önlem olarak sağ yan ve gerimize sürdüğü önemli bir kuvvet bizi, gerideki Kara Yavşan sırtlarına çekilmek zorunda bıraktı.
       Çal Dağı’nda düşmanın taarruz gücünü de sıfıra indirerek, ikinci bir savunma şekline geçmiş bulunuyoruz.
       Savaş, hiç ara vermeden sürüyor.
       Kara Yavşan sırtlarında düşman önemli bir tepeyi ele geçirmiş bulunuyor. Bu tepeden bütün gerilerimizi görüyor. Topçularına belirli hedefleri göstermek imkanını elde etmiş ve bu yüzden de birliklerimiz sürekli olarak top ateşinin etkisi altında bulunuyordu. Bu tepeye birer gün ara ile önce 5. Tümen’in hücum taburu, arkasından da 24. Tümen’in hücum taburlarına taarruz ettirildi. Başarı sağlanamadı.
       Çal Dağı savaşında bizim bölük komutanı yaralandı. Bölüğe ben komuta ediyorum. Biz taarruz çıkış mevzilerine girdik. Topçumuz ateşe başladı. Bir saat kadar düşman mevzilerini cehennemi bir ateş altına aldık. Tabur komutanı tarafından verilen bir boru işareti ile taarruza başladık.

       Yüzbaşımın son emri
       Taarruza daha yeni başlamıştık ki kahraman yüzbaşım yandan düşmanın ağır makinalı ateşiyle şehit düştü. Beraber koşuyorduk. Yüz metre kadar ileriye birlikte sıçramıştık. Birden düştü. Ağır bir yara almıştı. Ölmek üzereyken bana şu emri verdi: “Cemal, ben ölüyorum. Tepeyi alın. Sana son emrim budur!" Gözlerini kapadı. Sanki tüm duygularım taş kesilmişti.
       O anda düşman üzerine atılmaktan başka bir şey düşünmüyorum. Sağımdaki ve solumdaki erlerle birlikte, uzun ve aralıklı sıçramalarla tepenin atış tutmayan kısmını ele geçirdik. Akşam olmuştu. Arkasından karanlık çabuk bastırdı. Şimdi düşmanla burun buruna gelmiş durumdayız. Bu sırada bir metre kadar yanıma bir top mermisi düştü; şans eseri patlamadı. Fakat kazdığı toprakların altında kaldım. Erler beni toprak parçalarının içinden çıkardılar.
yas031.jpg        Bir şans ve 330 esir
       Şimdi 22 mevcudumla sağdan ilerliyorum. Ateş etkisinden uzak bir toprak parçasında ilerliyoruz. Gece çok karanlık. Aşağı yukarı toplu bir halde ilerliyoruz. Eratın ve benim yanımda ikişer bombamız vardı. Bu bombalar Keskin’de üretilmiş basit bombalardır. Sigara ateşi veya çakmak fitiliyle ateşlenir. Kullanılması da biraz zorcadır. Çok ustalıkla ve sessiz ilerliyoruz. Bir yar kenarı çukuruna girdik.
       Bu sırada hemen yanımızda Yunanlıların konuşmalarını duydum. Biz, farkında olmadan bunların gerisine düşmüşüz.
       İkişer adım aralıkla erleri tertipledim. Süngülerimizi taktık. Bombaları ateşledik. Hep birden düşman siperlerine attık. İkinci bombaları da fırlattık. Arkasından da “Allah Allah!" diye bağırarak düşmanın üzerine atıldık.
       Bu ani ve etkili hareket karşısında 300’den fazla düşman, silahlarını atıp ellerini kaldırarak teslim oldu.
       Esirleri saydık: 321 er ve 9 Yunan subayından ibaretti. Süratle kolorduya gönderildiler. Kurmay başkanı beni çağırtmış. Orada karargah subayları da toplanmış. Beni kutladılar. Tümen komutanının bir derece terfiim için orduya öneride bulunduğunu söylediler. İkinci gün üsteğmenliğe terfiim resmen tümene bildirildi. Şehit olan kahraman yüzbaşım Osman Nuri Bey’in ismi de tepeye verildi. Cephane bölgesinde bulunan bu tepe, savaş tarihinde “Osman Nuri Bey Tepesi" diye anılır.

       Sekiz yıl sonra...
       Sonunda, barış gerçekleşti. Lozan Barış Antlaşması imzalandı. Ordu terhis edilmeye başlandı. Yedek subaylar da terhis edildi. Bu arada, ben de terhis edilerek Bolu’ya geldim (1923).
       Karanlık bir gelecek ve aşılmaz dağlar, dikenli yollar önünde, zor koşullar içinde kıvranıyorum. 26 yaşındayım. Çocukluk ve gençliğin bu ana kadar çetin zorluklar içinde geçmiş, bir an ve bir gün mutlu olamamış bir haldeyim.
       Sekiz yıl süren müthiş savaşlardan sonra girişeceğim hayat kavgasının daha yorucu ve yıpratıcı olacağını tahmin ediyorum. Ancak bu kez, yalnız kendimi düşünecek durumda da değildim. Annem ve babam da bana muhtaç. Onlara da elimden geldiğince bakıyorum. Henüz hiç bir iş sahibi değilim.
       ***
       Cemal Bakan, 19 Mayıs 1957’de 60 yaşında kalp krizinden öldü. Anıları oğlu Yavuz Bakan tarafından derlenip, “Babam" başlığıyla kitap haline getirildi.
 



Alay kumandanından talimat aldım. Bana bir tepecikten düşman mevzilerini gösterdi. Gecenin erken saatlerinde harekete geçtik. Allah biliyor ya, sağ olarak dönebileceğimizi tahmin etmiyordum...

 

Bir subayın Kurtuluş Savaşı anıları - 3
Cemal BAKAN


 

 
  Bugün 2 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!  
 
Arama.CC - Site Ekle, Link Ekle, Toplist, Url Ekle Eğitim Web Siteleri Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol