bilgi-dünyam
  KALBİMİZ
 

SAĞLIKLI YAŞAM <<<

VÜCUDUMUZUN ELEKTRİK SAATİ: KALP

u an hayatta olmamızın sebeplerinden biri damarlarımızda dolaşan kandır. Kan, vücutta herhangi bir sıvıdan çok farklı olarak akıl ve bilinç gerektiren görevlere sahiptir. Bu görevlerin başında vücudun canlılığını sürdürmesi için gerekli enerjinin trilyonlarca hücreye dağıtımı yer alır. Vücudu mikroplardan koruyan savunma sisteminin işlev görmesi, atıkların ve zehirlerin toplanıp vücuttan atılması, vücuttaki tamirat ve onarım işlemleri, haberleşmenin sağlanması, bedenin sıcaklığının adeta bir klima gibi ayarlanması, kan sayesinde mümkün olur. Bu hayati sıvının damarlar içinde dolaşmasını ve vücudun her hücresine anında ulaşmasını sağlayan itici güç, çok özel bir pompalama sistemine sahip olan kalp tarafından sağlanır. Vücudumuzdaki elektriksel sistemin bir parçası olan kalbin, hayatımız için vazgeçilmez önemini anlamak için, kanın özelliklerine biraz daha değinmekte fayda vardır.


İnsanın Yaşam Kaynağı Kan Tesadüfen Oluşamaz

Ayakta durabilmemizi, bedenimizin belirli bir sıcaklığa sahip olmasını, sağlıklı olarak hayat sürdürebilmemizi vücudumuzda hiçbir noktayı atlamaksızın dolaşan bir sıvıya borçluyuz: Kan. Bu sıvıya verilmiş olan en temel görev, beynimizin en derin kıvrımından derimizin en ince noktasına kadar ulaşarak, hücrelerin canlı kalabilmek için ihtiyaç duyduğu oksijeni sağlamaktır. Çünkü hücrenin şekeri parçalayarak enerji üretebilmesi için oksijen gereklidir. Kanın bir hücreye ulaşamaması yani oksijenin eksikliği hücrenin ölümü anlamına gelir. Ancak bu sistem insan vücudundaki 100 trilyon hücre için kusursuz bir şekilde her an işler ve kan bir dakikada 1440 km'lik bir yolculuk yaparak tüm hücrelere ihtiyacı olan oksijeni ulaştırır.

Ortalama ağırlıktaki bir vücudun her yanını kaplayan damarların içinde mutlaka 5 litre kanın dolaşması gerekmektedir. Bu miktarın bir kısmı, örneğin bir litrelik bölümü eksilirse geri kalan kanı hareket ettirmek zorlaşır. Eğer kan, damarları dolduramazsa bu durumda ince damarlar birbirlerine yapışır, kan dolaşımı durur ve hücreler hızla ölmeye başlar. Hücrelerin oksijensizliğe dayanma süreleri ise sadece bir-iki dakika kadardır.

Bu durum vücudun kan ihtiyacının sürekli kontrol edilerek, ihtiyaç doğrultusunda sabit bir ölçüde tutulmasını gerektirir. Kan hücrelerinin tesadüf eseri kendi kendilerine böyle bir yetenek edindiklerini ve birtakım hesaplamalar yapabildiklerini ve kusursuz bir şekilde hiç ara vermeden bu görevi yerine getirme bilincine sahip olduklarını iddia etmek kuşkusuz mantıksızdır. Kaldı ki bahsettiğimiz bu özellik insanın dolaşım sistemine ait özelliklerden sadece bir tanesidir. Kan, içindeki her biri farklı sorumluluklara sahip hücrelerle vücudun içinde devriye gezerek diğer hücrelere besin taşır; onların atık maddelerini toplayıp böbreğe, akciğere, karaciğere götürür; hormonları salgı bezlerinden alıp ihtiyacı olan organlara iletir; vücut ısısını dengede tutar ve vücuda herhangi bir yabancı madde girdiğinde savunma yapar. Üstelik tüm bu işleri bir insan vücudunda ortalama 70 yıl boyunca hiç aksatmadan mükemmel bir biçimde gerçekleştirir. (Detaylı bilgi için bkz. Kan ve Kalp Mucizesi, Harun Yahya, Araştırma Yayıncılık)


Kanın damarlar içinde dolaşmasını ve vücudun her hücresine anında ulaşmasını sağlayacak itici güç, çok özel bir pompalama sistemine sahip olan kalp tarafından sağlanır. Kalbin en önemli özelliği durmadan çalışabilmesidir. Kalp hiçbir zaman kas yorgunluğu çekmeyen özel kaslardan oluşmuştur. İnsan yapımı hiçbir pompa, kalp gibi dinlenmeden bir ömür boyu çalışıp, şartlara göre değişen pompalama ayarı yapabilme yeteneğine sahip değildir. Bu da Rabbimiz'in ilmini, kalpteki tasarımın olağanüstülüğünü ortaya koyan önemli bir gerçektir.

Öte yandan vücuttaki organların, işlevlerini gerçekleştirebilmek için çeşitli maddelere ihtiyaçları vardır. Bu maddeler organlara kan vasıtası ile ulaştırılır. Glikoz, amino asit, vitamin, mineral gibi besinler ve en önemlisi oksijen bunlardan bazılarıdır. Bu durumda vücuda yayılan damarların, kanın her tarafa ulaşmasının ve üstlendiği görevi kusursuzca yerine getirmesinin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Çünkü organları besleyen hücrelerin canlı kalmaları için kanın taşıdığı bu maddeler vazgeçilmez öneme sahiptir.

Ancak her organın ihtiyacı olan kan miktarı aynı değildir. Örneğin metabolizması yüksek olan organlar daha fazla kana ihtiyaç duyarlar. Dolayısıyla kan aktarımındaki miktarda da bilinçli bir ayar söz konusudur. Fakat bu ayar önceden programlanmış bir makine gibi sabit çalışmaz. Olağan dışı olaylarda kan dolaşımı acil duruma göre çalışma sistemini değiştirir. Örneğin zehirlenme söz konusu olduğunda, oksijeni azalan vücut alarm verir ve zehirlenen dokulara giden kan akışı artırılır.

Kan, oksijen taşımakla ya da besinleri toplamakla kalmaz, hücrelerin atıklarını da temizleyerek vücuttan atılmalarını sağlar. Trilyonlarca hücrenin her biri gün içinde pek çok atık madde açığa çıkarır. Karbondioksit, üre gibi vücuda zararlı etkilerde bulunabilecek bu atıklar akan kan ile toplanır. Üre böbreklere taşınarak vücuttan atılırken, karbondioksit gazı da akciğerlere götürülerek buradan dışarıya verilir.

Görüldüğü gibi içimizde her anı ince ve kusursuz bir plan üzerine işleyen bir sistem vardır. Peki bu sistem kimin denetimindedir? Bunu şuursuz hücrelerin biraraya gelerek oluşturduğu kalp, akciğer gibi organların kendi kendilerine yapmaları mümkün değildir. Aynı şekilde şuursuz kan hücrelerinin de tesadüf eseri vücuttaki diğer tüm hücrelere oksijen ulaştırmak gibi aralıksız süren hayati bir görevi üstlenmeleri imkansızdır. Hiç şüphesiz kendilerine ait olmayan yüksek bir şuuru sergileyen bu hücreler Allah'ın ilhamıyla hayatımızın devamı için çalışmaktadırlar. Kendilerine verilen kusursuz görevleri yerine getirmektedirler.

Kan aracılığıyla sağlanan vücuttaki ulaşım sistemine, savunma hücreleri de dahildir. (Detaylı bilgi için bkz. Savunma Sistemindeki Mucize, Harun Yahya) Vücudun belli bir yerinden giren bakteri veya virüslere ilk müdahaleyi yapacak olan savunma hücreleri de kan vasıtası ile ilgili yere taşınırlar. Kandaki antikor ve akyuvarlar, tehlikenin meydana geldiği yeri hemen belirler ve hızlı taşıyıcı kan ile hedefledikleri yere hemen ulaşırlar. Hücreler tehlikeyi fark etme, tehlikenin yerini belirleme, kan yolu ile ilgili bölgeye gitme ve burada hemen vücudu savunmaya başlama gibi bir dizi akılcı, şuurlu hareketlerde bulunurlar. Üstün bir akıl ve şuur gerektiren savunma sisteminin ne şekilde karar alıp, tehlikeleri "tehlike" olarak fark edebildiği ve buna müdahale etmesi gerektiğini nasıl öğrendiği ise evrimcileri sessizlik içinde bırakan sorulardan sadece birkaçıdır.

Burada bahsettiklerimiz, kan sıvısının içinde, büyüklükleri birkaç mikron olan ve büyük kısmı sudan oluşan hücrelerdir. Ne düşünme yetenekleri, ne gözleri, ne algılamaya yarayacak organları ne de bunların benzeri bir başka mekanizmaları yoktur. Yön bulmaları, hastalıklı hücreleri tespit etmeleri, tehlikenin farkına varmaları, buna göre birlikte hareket ederek tehlikeyi ortadan kaldırmaları ise son derece şuurlu hareketlerdir. Tüm bunların kendi kendine tesadüf eseri gerçekleştiğine inanmanın akıl ve mantıkla bağdaşan bir yanı yoktur. Üstelik gözle görülmeyen, hiçbir düşünme, akletme yeteneği olmayan kan hücreleri, bunu sizin kendiniz için yapamayacağınız titizlikle ve dikkatle yaparlar. Tesadüfen meydana gelecek olan bir olayın ise, değil bu mükemmel sistemi oluşturması, var olan düzene zarar getireceği açıktır. Çünkü vücudumuza ait böyle bir mikrobiyolojik sistemde oluşan en küçük bir hata bile son derece sakıncalı etkilere sahip olacaktır.


Eşi Benzeri Olmayan Bir Pompa: Kalp

Yukarıda her biri hayati önem taşıyan görevlerine değindiğimiz kan, ikili bir pompalama mekanizmasına sahip kalp tarafından vücudun her köşesine ulaştırılır. Kalbin sol yarısı oksijence zengin taze kanı tüm vücuda yollarken, sağ taraf kullanılmış kirli kanı oksijenin ayrılması için akciğerlere gönderir. Kalbin sol tarafı kanı tüm vücuda ulaştırabilmek için daha yüksek basınç pompalayacağından dolayı daha kalın kaslara sahiptir. Kalp yaklaşık olarak dakikada 70, günde 100.000 ve yılda 40 milyon kez atar.36 Ortalama bir ömür boyunca ise yaklaşık iki milyardan daha fazla kez atar ve ortalama 100 tane yüzme havuzunu dolduracak kadar kan pompalar.

Kalp iki farklı pompadan oluşan bileşik bir pompadır. Bu pompalardan sol tarafta bulunan pompa, temiz kanı vücuttaki organ ve dokulara, sağ tarafta bulunan pompa ise kirli kanı akciğerlere doğru pompalar. 1 gün içinde vücudumuzdaki bütün kanın 1000 tam devir yapmasını sağlar. Yetişkin bir kalp 70 yıllık yaşam boyunca 250.000.000 litre kadar kan pompalar. (The Incredible Machine, National Geographic Society, Washington, D.C., 1986, s.123)

Kalbin en önemli özelliği durmadan çalışabilmesidir. Kalp hiçbir zaman kas yorgunluğu çekmeyen özel kaslardan oluşmuştur. Ayrıca kalbin değişen koşullara göre gerektiği kadar kan pompalaması da son derece önemlidir. Kalp, uyku esnasında saatte yaklaşık 340 litre kan pompalarken, bedensel hareketler sırasında, örneğin koşarken, saatte yaklaşık 2.270 litre kan pompalayacak şekilde temposunu artırabilir.37 Çünkü yorucu hareketler esnasında kaslarımız normalden daha çok oksijene ihtiyaç duyar. Bu durumda kalp çalışma temposunu dakikada 70'ten 180 defaya kadar yükselterek pompaladığı kan miktarını artırır ve dokulara sağladığı kanı 5 katına çıkarabilir.

 
Vücuttaki hücrelere, kanı ve ihtiyaç duyulan tüm maddeleri taşıyan, işlevini yitirdiğinde ise ölüme sebep olan kalp, düzenli olarak elektrikle çalışır. Kalbin atışını sağlayan bu enerji kalbe dışarıdan gelmez. Kalpteki elektrik kalp kaslarının kasılması ile üretilir. Kalbin yapısı tamamen kas dokusundan oluştuğu için, dakikada yaklaşık 70 kez atan kalbe, dakikada 70 defa elektriksel uyarı yapılması gerekir. Kalpte yorulmak bilmeden kasılan kas hücreleri, elektrik akımı geldiği anda çalışabilecek özel tasarıma sahiptir. Bu özel hücrelerden oluşan kalp hem kendi enerjisini üreten bir motor, hem de bir pompa görevi görür. Kalpteki hayranlık uyandıran bu sistem herşeyin Yaratıcısı olan Rabbimiz'e aittir.

İnsan yapımı hiçbir pompa kalp gibi dinlenmeden bir ömür boyu çalışıp, şartlara göre değişen pompalama ayarı yapabilme yeteneğine sahip değildir. Bu da kalpteki tasarımın olağanüstülüğünü ortaya koyan önemli bir gerçektir. Allah milyarlarca insanda kalp gibi daha pek çok eşi, benzeri olmayan tasarımı var etmiştir ve Kuran'da da bildirildiği gibi bu Allah'a göre pek kolaydır:

Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz yalnızca tek bir kişi(yi yaratıp sonra diriltmek) gibidir. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir. (Lokman Suresi, 28)

 

Pompalar ve Kapakçıklardan Oluşan Benzersiz Tasarım

Kalpteki pompalar altlı-üstlü iki farklı pompa setinden oluşur. Pompalardan küçük olanına kulakçık, büyük olanına karıncık adı verilir. Örneğin temiz kan kalbin sol tarafına ulaştığında önce üst tarafta bulunan küçük pompaya dolar. Kan buradan alt tarafta bulunan büyük pompaya pompalanır. Büyük pompa da kanı vücut organlarına gönderir. Aynı işlem kalbin sağ tarafında bulunan pompalarda da yapılır. Bu pompalar arasında kanın akış yönüne doğru açılan tek taraflı kapakçıklar vardır. Küçük pompa kasıldığında bu kapakçıklar açılır ve kan büyük pompanın içine dolar. Büyük pompa kasıldığında aradaki kapaklar kapanır ve kanın, geldiği yöne doğru akması engellenmiş olur.

Benzer kapaklar büyük pompanın boşaltma bölümünde de vardır. Büyük pompa kasıldığında bu kapaklar açılır ve kanın vücuda doğru akması sağlanır. Ancak pompalama işlemi durduğu anda kapaklar kapanır ve gönderilen kanın kalbe geri dönmesi engellenir.

Yanda bir kalp atışı devri boyunca gerçekleşen aşamalar görülmektedir. Kalbin birbirini izleyen ritmik atışı, üç ayrı aşamanın son derece hassas bir zamanlama ile ayarlanmasıyla mümkündür. Kalbin gevşeyerek kanla dolmasını, kasılma ve sıkışma aşamaları takip eder. Kalbin bu pompalama devri saniyenin dörtte biri kadar bir sürede gerçekleşir, fakat bu hız egzersiz halindeyken iki katına çıkar.

1. evre: Kalp atışının ilk devresinde, oksijenle dolu kan sol karıncığa girer ve oksijeni tükenmiş kan sağ karıncığa geçer. Bu kan daha sonra kulakçıklara akar.

2. evre: SA nodundan çıkan uyarılarla ikinci evre başlar. Bu safhada her iki atardamar kasılır ve burada kalan kan, sıkıştırılarak karıncıklara yönlendirilir.

3. evre: Bu evrede, her iki karıncığın çıkışındaki kapakçıklar açılır; kan ana-atardamara ve akciğer atardamarına pompalanır. Bu aşama bitince, kalp atış devri yeniden başlar.

Bu son derece güvenli bir mekanizmadır. Benzer sistemler günümüzde modern pompalarda da kullanılmaktadır. Pompa, sıvıları ya da gazları bir şeyin dışına iten bir aygıttır. Kapakçık da sıvının ya da gazın akışını kontrol etmek için açılan veya kapanan kapı benzeri bir parçadır. Bir su tabancasının tetiğini çektiğinizde içerideki suya bir basınç uygularsınız. Bu, içerideki bir kapakçığın kapanmasına ve dışarıdaki bir kapakçığın açılmasına neden olur ve piston su fışkırtmak için pompalanır. Aynı şekilde kalpteki kapakçıklar kanın yalnızca tek bir yönde pompalanmasını garanti altına alırlar. Damarlarınızdaki kapakçıklar yer çekimine karşı geri akışı engellerler. Başaşağı durduğunuzda, beklenenin aksine kan başınıza hücum etmez. Bu durum kalpteki pompalar ve kapakçıklar sayesinde mümkün olur. Bir bisiklet lastiğine hava pompaladıktan sonra kapakçıklar havanın kaçmasına engel olurlar. Bu durumu havanın bisiklet lastiğinden çıkmasına engel olan sübaplarda da görebiliriz.38

Görüldüğü gibi kalp belli bir amaca yönelik özel olarak tasarlanmıştır. Tasarımın olduğu bir yerde akıl ve bilinç sahibi bir tasarımcının varlığı ise kaçınılmazdır. Biz tasarımcının kendisini görmesek de, tasarımına bakıp varlığının delillerini anlayabiliriz. Dolayısıyla vücudumuzdaki sistemler de, tüm bunları yaratan Rabbimiz'in varlığının delillerini gözler önüne sermektedir.


Kalpteki Elektronik Sistem ve Kalbin İçindeki Jeneratör

Kalbinizin atışını neyin sağladığını hiç düşündünüz mü? Otomatik olarak saatlerce, günlerce, hatta onlarca sene nasıl çalışmaktadır? Yukarıda kısaca bahsettiğimiz, durmak bilmeden işleyen pompalama sistemi elektrik enerjisi ile çalışır. Tüm organlara ve hücrelere, kan ve ihtiyaç duyulan tüm maddelerin taşınmasını sağlayan ve işlevini yitirdiğinde insanın ölümüyle sonuçlanan kalp, bu hayati görevlerini elektrik enerjisi sayesinde gerçekleştirir. Doktorların kalp fonksiyonlarının tamamen durması halinde elektrik akımı uygulamalarının sebebi de budur.

Kalbin atışını sağlayan enerji kalbe dışarıdan gelmez. Kalp, aynı zamanda pompalama görevini yerine getirmek için kullanacağı enerjiyi kendi üreten bir motordur. Elektrik, kalp kaslarının kasılmaları sonucunda üretilir. İnsan kalbinde iki tür hücre bulunur, bunlar iletken hücreler ve kas hücreleridir. İletken hücreler elektrik sinyallerini kas hücrelerine iletmekle, kas hücreleri de dakikada ortalama 70 kere kanı pompalamakla yükümlüdür.

Daha embriyo aşamasında, herhangi bir sinir kalbi beyne bağlamadan önce kalp atmaya başlar. Kalp nakli ameliyatında tüm sinirler kesildikten ve hasta kalp göğüsten alındıktan sonra bile atmaya devam eder. Mikroskop camındaki bir kalp hücresi taze kan elde ettiği sürece tek başına bile atmaya devam eder.39 Çünkü kalbin içinde kendi elektriğini kendi üreten bir jeneratör bulunmaktadır.

Bilindiği gibi jeneratör, enerji kesintisi durumunda devreye girerek enerji üretimine devam eden ve makinelerin zarar görmesini engelleyen bir alettir. İnsan vücudundaki en hayati organlardan bir tanesi olan kalp de herhangi bir enerji kesintisi karşısında zarar görmemesi için bu tür bir korumaya alınmıştır. Kalbin bir an durması vücutta son derece önemli hasarlara neden olabilir, hatta sonucu ölüm olabilir. Bu yüzden kalbi çalıştıracak elektrik sistemi kesintisiz bir şekilde işlemelidir. Bu elektrik sistemini inceleyen bilim adamları çok şaşırtıcı gerçeklerle karşılaştılar. Kalp, yalnızca mikro bir jeneratör değil, birbiri içine geçmiş birçok bağlantıya sahip, programlı ve sistemli bir elektronik devreler bütünü sayesinde çalışmaktadır. Bu elektronik kontrol ve yönetim sistemi, böbreklerden beyne, atardamarlardan hormonal bezlere kadar birçok etkenle iş birliği içindedir. Öyleyse şuursuz hücrelere bu şuurlu hareketleri yaptıran kimdir?

Kalbin içine bu pompaları bir düzen içinde kim yerleştirmiştir?

Kim pompaların uzantıları olan damarları tüm vücudumuza döşemiştir?

Kim bu pompanın aralıksız olarak çalışmasını sağlamaktadır?

Kim bu pompaya, ne zaman, ne kadar kan pompalaması gerektiğini bildirmektedir?

Kim kanın akış yönünü düzenleyecek şekilde kapakçıklar var etmiştir?

Kim temiz kan, kirli kan ayrımını yapmaktadır?

Kim kalp hücrelerine enerjilerini kendilerinin üretmesi gerektiği bilincini vermiştir?

Kim kalp hücrelerine bir düzen ve uyum içinde atmalarını emretmektedir?

Bütün bu soruların elbette tek bir cevabı vardır: Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah.

Allah; gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı, sonra arşa istiva etti. Sizin O'nun dışında bir yardımcınız ve şefaatçiniz yoktur. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz? Gökten yere her işi O evirip düzene koyar... (Secde Suresi, 4-5)

Kalp kendi atış hızını düzenleyen özel bir tasarıma sahiptir. Kalbin sağ kulakçığının üst kısmında "SA nodu" denilen ve elektrik uyarıları üreten bir hücre grubu bulunmaktadır. Bu uyarılar kalbe yayılır ve dört odacığın da doğru bir zamanlama ile büzülmesini sağlar. Bu elektrik uyarısı kalbin diğer tarafına o kadar hızlı gider ki, tüm kalp hücreleri bir kerede atıyormuş gibi gözükür. Hayatta olmamızın sebeplerinden biri olan bu uyum Rabbimiz'in rahmetinin örneklerindendir. Kuran'da Allah bir ayette şöyle bildirir:
Şimdi Allah'ın rahmetinin eserlerine bak; ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltmektedir? Şüphesiz O, ölüleri de gerçekten diriltecektir. O, herşeye güç yetirendir. (Rum Suresi, 50)

SA ritmi kalbin normal atışıdır ve dakikada 60-100 kez atar. Elektrik iletisinin SA nodundan, AV noduna ilerlemesi 0.03 saniye alır ve buna normal sinüs ritmi denir.


Kalp Hücreleri ve Elektrik Üretimi

Kalpte yorulmak bilmeden kasılan kas hücrelerinin de elektrik akımı geldiği anda çalışabilecek tasarıma sahip olmaları gereklidir. Kendilerine ulaşan tek bir sinyale bile kayıtsız kalmamalı, dakikada ortalama 72 kez üretilen sinyalin her birine cevap vermelidirler.

Eğer kalbi bir mikroskop altına koyarsanız, bir milyondan fazla hücreyle karşılaşırsınız. Bunların her birinde son derece kompleks biyokimyasal işlemler gerçekleşir. Kalp hücreleri şeker molekülleriyle beslenir ve oksijen yakarlar. Her hücrenin kendine ait pompaları ve kanalları vardır, bağ dokusuyla komşularına bağlanırlar.40

Kalp kası hücreleri de son derece kompleks harikalardır. Uzun ve ince her hücre, kasılma yeteneği olan lif benzeri proteinler ve hücreyi dışarıdan ayıran bir hücre zarı içerir. Hücre zarına gömülü proteinler önemli sinyalleri ya da maddeleri bir taraftan diğerine taşır. Çok küçük pompalar artı ve eksi yüklü iyonları hücre zarından taşır ve hücrenin içinde ve dışında iyonların farklı şekilde yoğunlaşmalarını sağlar. Bu, hücreyi elektrik yükü bakımından "kutupsal" hale getirir ve hücre içiyle, dışı arasında bir voltaj farkı oluşturur. "Zar potansiyeli" denilen bu fark, hücre zarında iyon kanalları olarak bilinen bir kısım proteinlerin kapı gibi işlev görmesini sağlar. Açıldıklarında, iyonlar içeriye akın eder.

Kalp hücreleri, iyon pompaları ve kanallarının hassas etkileşimleri sonucu, hücre zarı boyunca meydana gelen elektriksel ve kimyasal farklılıklar sayesinde kasılırlar. Örneğin kalbin karıncık bölgesindeki bir hücreyi ele alalım. Dinlenme halindeyken her hücrede, zar potansiyeli eksidir, içerisi dışarıya kıyasla daha fazla eksi yüklüdür. Fakat komşu bir hücreden gelen elektriksel uyarı herşeyi hızla değiştirir. Aniden bu fark artar ve sodyum kanalları bir anda açılır. Böylece sodyum iyonları (Na+) hızla hücre içine girer. Bu durum kalsiyum kanallarının açılmasını tetikler. Kalsiyum iyonları (Ca+2) hücrenin proteinleri etrafında yığıldığında, bunlar kasılır. Bu noktada sodyum ve kalsiyum kanalları kapanır ve iyon pompaları iyonları hücrenin dışına doğru iterek, hücrenin ilk haline dönmesini sağlar. Sağlıklı bir hücrede bu dönüşüm saniyeden daha kısa bir sürede gerçekleşir.

Burada anlatılanlar gerçekte olanların çok genel bir özetidir. Detaylarda gizli çok daha kompleks bir düzen vardır. Çok sayıda koşulun tam bir kusursuzluk içinde biraraya gelmesini gerektiren bu düzen, bize Yüce Rabbimiz'in ilmini tanıtan sayısız örnekten sadece biridir. Bir Kuran ayetinde şöyle bildirilmektedir:

... Rabbim, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?" (En'am Suresi, 80)

Üstte solda kalp hücrelerinin görünümü; sağda ise kalp dokusu görülmektedir.

Her kalp hücresi, kalp atışı hareketini başlatan enerjiyi kendisi üretir. Adeta canlı birer pil gibi görev gören kalp hücresi, kanda bolca bulunan iki element vasıtasıyla elektrik üretir: Sodyum ve potasyum. Her iki elementi meydana getiren atomlar sık sık negatif yüklü bir elektron kaybederler, böylece pozitif yüklü hale gelirler. Bu "yüklü" atomlara iyon adı verilir.
Kalp hücreleri yüksek oranda potasyum iyonu içerirken, hücrelerin dışındaki sıvı sodyum bakımından zengindir. Hücre zarı sürekli sodyumu kalp kaslarından dışarı ve potasyumu içeri pompalar. Zar, sodyumu, potasyumu içeri alışından daha hızlı pompaladığı için hücrenin dışında bir pozitif yük oluşur. Belirli bir seviyeye ulaşınca, akım aniden tersine döner ve sodyum iyonları hücreye geri girer. Bu ani değişim bir elektrik yükü ateşler ve kalp hücresi büzülerek geri çekilir.


Kalbin Atış Hızını Düzenleyen Pacemaker

Kalp hücrelerinin elektrik üretmesi tek başına yeterli değildir. Öncelikle bu hücreler doğru sıralamada biraraya gelmelidir. Yalnızca birarada bulunmaları da yeterli değildir. Bu hücreler birbirleri ile sözleşmişçesine hep beraber elektrik üretmelidirler. Ayrıca bu üretimin belirli bir ritm içinde olması gereklidir. Her hücrenin elinde bir kronometre olmalı, bu hücreler hiç şaşırmadan her 0.83 saniyede bir harekete geçmelidirler. Dahası hücreler bu üretimi bir ömür boyu hiç yorulmadan sürdürmelidirler. Ayrıca kalbi çalıştıracak elektrik akımının miktarını tam olarak bilmeli, daha az veya daha fazla değil, tam ihtiyaç duyulan büyüklükte elektrik akımı üretmelidirler.

Bir mikroskop camına seyrek olarak dağıtıldıklarında her bir kalp hücresi farklı hızlarda atar, ama çoğalıp birleştikçe toplu hareket eden tek bir doku oluştururlar. İşte insanın göğüs kafesindeki kalp hücreleri de bu şekildedir: Ahenksiz olarak atmazlar, her biri kendi atışını başlatır; ritmik uyum içinde atarlar. Kalbinizde "pacemaker" adında kalbin atış hızını ayarlayan bir iç saat bulunur. Pacemaker, aslında bir hücre topluluğudur, fakat bir elektronik cihazdan çok daha mükemmel çalışır. Pacemaker, ürettiği elektrik akımını, kalp kasının her noktasına, iletken lifleri kullanarak dağıtır. Bu elektrik çeşitli fakat kontrollü hızlarda ilerler. Kalp atışı ve iletken sistem doğru çalıştığında düzenli ve belirli bir elektrik dağılımı gerçekleşir.

Kalp kendi atış hızını düzenleyen doğal bir cihaza sahiptir. Bu doğal kalp pili kalbin sağ kulakçığının üst kısmında yerleşmiş olan "SA nodu" (sinüs ya da sinoatriyal nodu) adı verilen özelleşmiş elektriksel hücre demetidir. Bu hücreler, kalp kaslarını ritmik olarak kasılmaları için harekete geçiren elektrik uyarılarını başlatırlar. "Kalbin atış hızını ayarlayan cihaz" olarak da adlandırılan SA nodu elektrik uyarıları üreten kısımdır. Bu uyarılar kalbe yayılır ve kalpteki dört odacığın da doğru bir zamanlama ile büzülmesini sağlar. Bu elektrik uyarısı kalbin diğer tarafına o kadar hızlı gider ki, tüm hücreleri bir kerede atıyormuş gibi gözükür. Bu ritm, kalbin normal atışıdır ve kalp dakikada 60-100 kez atar.41 Elektrik iletisinin SA nodundan, kulakçıklar ve karıncıklar arasındaki "AV nodu" denilen bölgeye ilerlemesi ise 0.03 saniye alır ve buna "normal sinüs ritmi" denir.42 AV nodu, kalbin atışını tamamlayan ikinci akımı üreten hücrelerin bulunduğu yerdir.


KALPTEKİ ELEKTRİKSEL DÜZEN BİLİNÇLİ YARATILIŞIN GÖSTERGELERİNDEN BİRİDİR

Kalbin sağ kulakçığında "SA nodu" adı verilen bir doku düğümü bulunur. Kalbin bu bölgesi, kalbe elektrik sağlayan jeneratör görevi görür. Bu jeneratör dinlenmekte olan yetişkin bir insanın kalbine, dakikada yaklaşık 72 kez elektriksel uyarı yollar. Bu bölge, diğer dokulardan daha hızlı elektrik uyarısı meydana getirir. SA nodunun bozulması durumunda, kalpteki elektrik sisteminin diğer bölümleri -daha düşük hızda olmasına rağmen- bu görevin üstesinden gelebilirler. Örneğin "His Demeti" denilen hücre grubu dakikada 40-60 atış hızına sahiptir. Eğer SA nodu zarar görürse, bu doku kalp ritmini devralabilir. Böylesine hayati bir görevin, yedek sistemlerle yaratılmış olması son derece hikmetlidir. Bu Allah'ın insanlar üzerindeki korumasının örneklerinden sadece biridir.

Kalbin doğal pili sağ kulakçıkta bulunan SA nodudur. Kalp aynı zamanda SA nodundan kalbin diğer kısımlarına elektrik uyarıları ileten lifler içermektedir. Elektriksel uyarı SA nodunu terk eder, sonra sağ ve sol kulakçığa doğru hareket eder bu da onların birlikte kasılmalarına neden olur. Bu durum 0.04 saniye alır. Burada kulakçığın kasılmasını ve karıncıkların kanla dolmasını sağlayan bir gecikme vardır. Elektriksel uyarı AV noduna, ardından hemen "His demetine" doğru ilerler, sonra da sağ ve sol dallara ayrılır. Burada Purkinje liflerini kullanarak sağ ve sol karıncıkların kaslarına doğru hızla yayılır ve aynı anda kasılmalarını sağlar.

Kalp de bir otomobilin bujisi gibi dakikada çok sayıda ateşleme yapmaktadır. Her bir "ateşleme" özelleşmiş bir elektrik yolundan geçer ve kalbin kasılması için belirli bir sıra ya da şekilde kalbin dört odacığının kas duvarını uyarır. Önce üst odacıklar ya da kulakçıklar uyarılır. Bunu iki kulakçığın boşalmasını sağlayan küçük bir gecikme izler. Hareket eden akım, kulakçık ve karıncıklar arasındaki "AV nodu" (atriyoventriküler yumru) denilen bölgeye ulaştığında biraz yavaşlatılır. AV nodu, elektrik sinyalini saniyenin 14'te biri kadar kısa bir zaman boyunca tutarak geciktirir. Bu, çok hassas ayarlanmış bir zaman dilimidir. AV nodu geciktirme şalteri görevi yaparak kulakçığın iyice sıkışması, kasılması ve kanı karıncıklara iletmesi için zaman tanır. Böylece karıncıklar elektrik akımını almadan, yani içindekileri dışarı pompalamadan önce, kan ile tam kapasite dolmuş olurlar. Eğer bu duraksama olmasaydı, karıncıklar içlerine kan alamadan pompalanacak ve vücuda yeterli kan iletilememiş olacaktı. Bu gecikmenin sonrasında, elektrik sinyali yoluna devam eder ve saniyenin 16'da biri kadar kısa bir zaman içinde bütün karıncık hücrelerini uyarır. Artık, bol miktarda kan ile beslenmiş ve kendi sırası gelmiş olan büyük pompa da böylece kasılır ve vücuda kan pompalanmış olur. Bütün bu işlemler saniyeden daha kısa bir zaman diliminde gerçekleşir.43

Özetle elektrik akımı kalbinizin üst kısmında genellikle SA nodunda ortaya çıkar. Kalbiniz boyunca elektriğin dağılmasını ve hareket ettikçe kalp kaslarının kasılmasını sağlar.44 Ancak normal şartlarda oluşması gereken durum çok daha farklıdır. Jeneratörden yayılan enerji önce küçük pompaları (kulakçıklar), sonra büyük pompaları (karıncıklar), uyaracaktır. Ancak elektrik dalgası çok hızlı yol aldığından her iki pompa da hemen hemen aynı anda kasılacak ve kalbin çalışma mekanizması tamamen bozulacaktır. Ama böyle bir şey olmaz çünkü tüm bunların önceden hesaba katıldığı bir tasarımla karşı karşıyayız. Kalbimizdeki elektrik devresi öylesine mükemmel bir tasarımdır ki, elektrik enerjisi önce küçük pompaları uyarır, ardından bir süre bekletilir, sonra büyük pompaları uyarır. Bu arada elektrik sinyali yola çıktıktan sonra, küçük pompalar işlerini bitirene kadar bir noktada bekletilirler.

Diğer taraftan kalp ve kan damarları vücudumuzun ihtiyaçlarını karşılamak için kan dolaşımımızı hızlandırıp yavaşlatmaktan daha fazlasını yaparlar. Farklı faaliyetleri ateşlemek için kanı farklı dokulara taşırlar. Yemek yediğimizde midemize, koştuğumuzda ciğerlerimize ve kaslarımıza, konuştuğumuzda beynimize kan hücum eder. Vücudumuzun değişik ihtiyaçlarını karşılamak için kalp ve damar sistemi bilgileri bir bilgisayar gibi birleştirir ve hiçbir bilgisayarın yapamayacağı şekilde taleplere cevap verir.45

Kalp atışlarının yavaşlaması ya da hızlanması çoğu zaman göğsümüzün sıkışmasına yol açar ve çarpıntı olarak ifade edilen rahatsızlığa sebep olur. Kalp atış hızının normal olmayan seviyede hızlanması ya da yavaşlaması kalbin elektrik sinyallerinin anormal yollarda hareket etmesi olarak adlandırılabilir. Hızlı veya yavaş çarpıntıları anlamak için normal kalp atışının nasıl ortaya çıktığını ve kalp boyunca hareket ettiğini incelemek gerekir.

Kalbin bu ayarı yapamadığı durumlarda, kalp atış hızını ayarlayan elektronik cihazlardan faydalanılır. Ancak suni olan bu aletler kişinin dikkat etmesi gereken pek çok koşulu da beraberinde getirir. Manyetik alan içine girmemeleri, manyetik alan oluşturan cihazlardan uzak durmaları gerekir. Ancak doğal pacemaker'larda böyle bir sorun yaşanmaz. Peki vücudumuzdaki bir grup hücre bilinçli olarak fark etmediğimiz ihtiyaçlarımızı nasıl belirlemekte ve bunları karşılamaktadır? Bu bizim için vücudumuzda önceden hazırlanmış bir konfor, bir tedbirdir. Tüm bunlar Rabbimiz'in üzerimizdeki sonsuz rahmetinin bir göstergelerinden yalnızca biridir.

Göklerde ve yerde olan (herkesin ve herşeyin) tümü Rahman (olan Allah)a, yalnızca kul olarak gelecektir. Andolsun, onların tümünü kuşatmış ve onları sayı olarak saymış bulunmaktadır. (Meryem Suresi, 93-94)


Kalbin Çalışması İçin Gerekli Olan "Kusursuz Tasarım", İnsanın Yaratılışında Tesadüflerin Yeri Olmadığının Bir Göstergesidir

QT sendromu, kalbin elektrik iletme yeteneğinin bozuk olduğu kalıtsal bir hastalıktır. Bu hastalığa sahip kişiler, kimi zaman bir kabus ya da aşırı egzersiz sonucu ani bir ölümle karşılaşabilmektedirler. Hastalığın sebebi kalpteki potasyum kanalında meydana gelen bozulmalardır.

Kalbin işlevlerini doğru yapabilmesi için elektriksel aktivitenin eş zamanlı olması gerekir. Kalbin atış ritmini düzenleyen "pacemaker", hücrelerdeki kasılmanın başlaması için her kalp hücresine bir elektrik sinyali gönderir. Bu, kalbin atmasına neden olur. Bunun içinse potasyum kanallarının açılması ve potasyum iyonlarının hücreden çıkmasına izin verilmesi gereklidir. Fakat QT sendromuna sahip hastalarda, bu kanallardaki fonksiyon bozukluğu sonucunda, hücrenin bir sonraki atış için elektriksel özelliklerini kazanması gecikir. Korku ya da egzersiz nedeniyle kalp aşırı derecede uyarıldığında, bozulmuş kanallar yeterince potasyum çıkmasına imkan vermez ve bu elektriksel düzensizlik, hastaların aniden ölmesine neden olabilir.


Kalpteki Yedek Jeneratör: AV Nodu (Atriyoventriküler Nod)

Kalp atışlarının bir ritm içerisinde olması son derece önemlidir. Hücrelerdeki elektrik akımının bozukluğu, akımın başlama zamanına ve hızına bağlıdır. Erken başlayan bir elektrik akımı, kalbin önceden atmasına ya da yeterli kasılmanın gerçekleşememesine neden olur. Aynı şekilde çok geç kalan veya gerçekleşmeyen bir kalp atışı sonucu, elektrik uyarıları yavaşlar ya da hızlanır; bu da çeşitli kalp rahatsızlıklarına sebep olur. Bu bakımdan kalpteki tasarımın yanı sıra işleyişi de kusursuz olmalıdır. Nitekim kalpteki yedek sistemler bu önemli görevin aksamadan yerine getirilmesini sağlarlar.

AV nodunun elektrik akımını yavaşlatıp, kalp atışını ve kanın vücuda pompalanmasını düzenlemenin dışında, insan hayatı için son derece önemli bir görevi daha vardır. Bu kas yumrusu ana jeneratörde bir aksaklık olduğu zaman onun yerine geçer ve yedek bir jeneratör görevi görür. Diğer bir deyişle SA nodu zarar görürse, AV nodu kalp atışını ve ritmini düzenleme görevini devralır. Yedek jeneratör asıl güç kaynağı kadar güçlü sinyaller üretemez (dakikada 40-50 sinyal üretir), ancak ürettiği sinyaller kalbin görevine devam etmesini sağlaması için yeterlidir. Nitekim kalpteki ana jeneratörün -SA nodu- herhangi bir sebeple çalışmadığı durumlarda 20 yıl kadar yaşayan kişilere rastlanmıştır.46 Kuşkusuz vücudumuzda, böylesine bir sistemin var olması, bu sistemin akıl ve bilinç sahibi bir Yaratıcı tarafından var edildiğini gösterir. Bu bilinç ve akıl gökleri ve yeri yaratan Yüce Rabbimiz'e aittir.

... Bilmez misin ki Allah, gerçekten herşeye güç yetirendir. (Yine) Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur. (Bakara Suresi, 106-107)


Kalbin Çalışmasındaki Gaz-Fren Sistemi

Çoğu insan bazı durumlarda kalbinin daha hızlı attığını fark eder. Çok basamaklı bir merdiveni hızlı bir şekilde çıktığında, koştuğunda ya da heyecanlandığında kalp atışlarının hızlandığını, daha sonra kalbin tekrar eski ritmine döndüğünü her insan hissedebilir. Ancak bunun aslında ne kadar büyük bir mucize olduğu genellikle düşünülmez. Kalp atışlarının hızı, vücudun içine yerleştirilmiş bir bilgisayar sistemi tarafından düzenlenir.

Kalp atışları hızlandığında, vücuda yeterli oksijen sağlanamazsa, hücreler elektriksel dengelerini kaybederler ve hızlı ve düzensiz atmaya başlarlar.47 Bu nedenle kalbin düzenli bir ritmde, sürekli atması son derece önemlidir. Bu işlemi, sabit hızla yol alan bir arabanın çalışmasına benzetebiliriz. Ancak belirli durumlarda kalbin temposunun hızlandırılması ya da yavaşlatılması gerekir. Bu da sabit hızla yol alan arabanın gaz pedalına basılarak hızlandırılması ya da fren pedalına basılarak yavaşlatılmasına benzer. Kalbin ritmini azaltan fren pedalı "vagus sinirleri", kalbin ritmini hızlandıran gaz pedalı ise "sempatik sinirler"*dir.48 Fren pedalının (Vagus sinirlerinin) harekete geçmesini sağlayan ise asetilkolin isimli haberci moleküldür.

Normal şartlarda dakikada 72 defa atan kalp, efor sarf edildiğinde, stres altında, kişi ateşlendiğinde ve buna benzer olağanüstü durumlarda, fazladan kana ihtiyaç duyduğu için, SA nodu hızını artırır. Böylece ihtiyaç duyulan kan pompalanmış olur. Sempatik sinirler de damarları daraltarak kan basıncını artırır, ayrıca böbrek üstü bezi adrenalin ve noradrenalin hormonlarının salgılanmasını sağlar. Bu hormonlar kalbin çalışma hızını artırırlar. Tiroid bezinden salgılanan tiroksin hormonu ise metabolizmayı hızlandırarak kalbin çalışmasını etkiler.49 Artan kalp hızı, kalbin verimini dinlenme seviyesinin beş katına çıkarabilir.

Sempatik sinirler bir arabadaki gaz pedalı gibi kalbi hızlandırırlar; onu yavaşlatmak ise parasempatik sistemin görevidir. Parasempatik sistem gerektiğinde kalp kaslarının büzülme kuvvetini hafifleterek, kalp ritmini dakikada 40 vuruşa kadar yavaşlatabilir.50 Atardamarlardaki alıcılar, kan basıncının arttığını hissettiklerinde, asetilkolin denilen kimyasalın salgılanması için parasempatik sinirler aracılığıyla beyni uyarırlar. Böylece kan damarları genişler; basınç düşer. Eğer temiz kanı vücuda taşıyan damarlar gerektiğinde genişlemeseydi, yırtılıp parçalanırlardı. Bunun sonucunda kafatasının içine kan dolabilir ve beyne yeterli kan gitmediği için kişi felç olabilirdi.

Peki bir hücre topluluğu ne zaman ne kadar hızlı atması gerektiğini nereden bilmektedir? Bunun ayarlamasını kim söylemektedir ve toplu olarak böylesine önemli bir görevi edinme şuurunu nasıl kazanmışlardır? Bu pedallar nasıl işlemektedir? Hızlanma ya da yavaşlama kararı nasıl ve kim tarafından alınmaktadır? İnsan vücudunun içinde öylesine mükemmel bir denetim ve bilgi alış veriş ağı kurulmuştur ki, insan yapısı hiçbir bilgi işlem ağı bu sistem kadar mükemmel değildir. Bu sistemin vücudunuzun içinde -şu an dahi- bilginiz dışında çalışıyor olması, üstün bir aklın ve ilmin sonucu olduğunu göstermektedir. Bu akıl ve ilim ise benzersiz yaratan, dilediğini yaratmaya kadir olan Rabbimiz'e aittir.

Güç isteyen bir hareket yaptığınızda, toplardamarların etrafında bulunan kaslar kirli kanın akımını hızlandırır. Böylece kalpteki sağ kulakçığa daha çok kan gider. Bunun üzerine kulakçık kasları gerilir. Bu gerilim sonucu oluşan sinir uyarıları, merkezi sinir sistemi tarafından omurilik soğanına aktarılır. Soğancık bu bilgileri değerlendirir ve hemen kalbe bir emir gönderir. Kalbin gaz pedalına basılır ve ritmi hızlandırılır. Böylece kaslara daha çok temiz kanın gitmesi sağlanır.

Kalbin, kendisine zarar verecek kadar hızlı atmasını engellemek için de yine özel bir güvenlik mekanizmasına ihtiyaç vardır. Kalbin solundan çıkan aort damarının içinde, kan basıncını ölçmeye yarayan algılayıcılar vardır. Kalp atışları hızlandıkça aort duvarına vuran kanın basıncı da yükselir. Bu basınç yükselmesi belirli bir sınırı aşınca, güvenlik mekanizması&

 SAĞLIKLI YAŞAM <<<

 
  Bugün 4 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı!  
 
Arama.CC - Site Ekle, Link Ekle, Toplist, Url Ekle Eğitim Web Siteleri Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol