bilgi-dünyam
  DINO
 

 

Dinozorlar, uzun yıllar "ürkütücü kertenkeleler", "canavarlar", hatta "ejderhalar" olarak adlandırıldı. Halk dilinde ve günlük yaşamda, korkunç yaratıklar olarak tanımlandı. Aslında bu nitelendirmeleri hak etmemişlerdi. Onların, bundan yaklaşık 200-250 milyon yıl önce yeryüzünde ortaya çıktıkları ve diğer canlılarla birlikte doğal çevreyi paylaştıkları artık biliniyor. Zaman içinde, farklı cinslere ayrıştılar, çeşitlendiler; ardından da yok oldular. Birdenbire yok oluşlarının nedeni, bugün hala tartışma konusu.

Bilim dünyası dinozorlarla gerçek anlamda, 19. yüzyılın ortalarında yaşayan İngiliz doğabilmci Sir Richard Owen'ın çalışmalarıyla ilgilenmeye başladı.

 

  Dinozorlar omurgalı hayvanlardan sürüngenler (Reptilia) sınıfına girerler. Yumurtlayarak nesillerini devam ettirirler. Dinozorların cins adları, çoğunlukla özelliklerinden hareketle belirlenir. Çatal omur, üç boynuzlu yüz gibi. Bazı durumlarda da onları bulan kişi, bulundukları yer ya da üzerlerinde çalışan fosil bilimcinin adını alırlar.




Bilimsel araştırmalar dinozorların tarih öncesi, dünyanın her kıtasında yaşadıklarını gösteriyor. Son olarak 1986 yılında Antarktika'da zırhlı ir "Ankylosaurus"a ait fosil ve bir "Drnithopood" iskeletinin bir bölümü ortaya çıkarıldı.

Alaska'da elde edilen dinozor bulgularıyla birlikte, onların Kuzey Kutbu enlemlerinde de yaşadıkları kanıtlandı. Ne var ki, dinozorların büyük bir bölümü soğuk ve kış olan bu kutup bölgelerinde bütün bir yılı geçirdikleri söylenemez. Daha mantıklı bir açıklama, yaz aylarında düşmanları tarafından kovalanan otobur dinozorların bazılarının kuzeye, Batı Kanada'ya doğru giderek, taze yiyecek aramış olmaları... 





Orta Asya'daki Gobi de dinozorlara ait pek çok kalıntı sağlayan bölgelerin başında geliyor. Buradaki ilk bulgulara, 1920 yılında ortaya çıkarılan "Protoceratops" cinsinden dinozorlara ait... Çinli ve Kanadalı fosil uzmanları, 4 yıl süren uzun kazılardan sonra birçok fosil bulgusuna rastladılar. Tüm bu çalışmalar gösteriyor ki, dinozorlar en azından uzunca bir dönem gezegenimizin tüm kıtaların ayayılmış ve yeryüzünün mutlak hakimi olmuşlardı. 




Bir zaman aracına binelim ve bundan tam 200 milyon yıl öncesine bir yolculuğa çıkalım. Şimdi, jeologların "Triyas Dönemi" adı verdikleri çağın tam ortasında bulunuyoruz. Yeryüzü henüz tek bir dev kıta görünümünde. "Pangea" adı verilen bu kıtayı, yine tek ve dev bir okyanus, "Panthalassa" çevreliyor.Ana kıta henüz devasa bir çöl yapısında... Sadece okyanus kıyılarında tropikal ormanlar yer alıyor.

İklim, sıcak ve kurak. Kutup bölgelerinde de buzullar oluşmamış. Çünkü, bu noktalarda sıcaklık ortalama 10 derece civarında... O günlerde, daha sonra dönemin tüm kıtalarını istila edecek dinozorlar evrimlerinin henüz başlangıç aşamasında... 




Fosil araştırmalarından çıkan bilim sonuçlara göre, o tarihlerde dinozorlar, mevcut hayvan coğrafyası içinde çok küçük bir yüzde oluşturuyorlar. O dönemde faunaya hakim olanlar, "Therapsida" takımından ve sürüngen-memeli olarak tanımlanıyor. Nedeni ise, özel kafatası yapıları. Bu hayvanlar daha sonra memelilerin içinde eriyip yok oldular.

Ancak, o tarihlerde yeryüzüne egemen olan hayvanlar, nemli iklim koşullarına mükemmel bir uyum gösteren amfibyumlar, yani iki yaşayışlılar. Nitekim, bu hayvanlar dinozorlardan önce de yaşıyorlardı. O günün bitki yapısı ve doğa koşulları, memelilerin varlıklarına sürdürmelerini zorlaştırıyordu. Gökyüzünde ise, ilk uçan sürüngenler belirmişti.

Dinozorların, Triyas Dönemi'nin sonlarına doğru, yeryüzüne egemen olmaları için birakç milyon yıl gerekti. Peki ama onların diğer sürüngenlere oranla avantajları neydi?

Birçok araştırmacıya göre, dinozorlara bu üstünlüğü ayak yapıları sağlıyordu. Öteki sürüngeler, kenarlara doğru yayılmış ayaklarla yürümek zorundaydılar. Bu da ciğerlerine yeteri kadar hava alıp vermelerini engelliyordu. Oysa dinozorlar, gövdenin altındaki düz ayakları sayesinde dik durabiliyorlardı. Böylece, hem koşup hem nefes alabiliyorlardı. Bunun sonucunda da, çok hızlı hareket edebiliyor ve uzun süre bu duruma dayanabiliyorlardı. Yine bu özellikleri nedeniyle, zamanla ön ayaklarını birer saldırı ve savunma silahına, hatta giderek kanatlara dönüştürdüler. 




Yaklaşık 160 milyon yıl önce, dinozorlar yerküre üstündeki en geniş hayvan topluluğuydu. Ancak, günümüzden 65 milyon yıl önce, çok kısa bir sürede soyları tükendi. Dinozorların neden yok olduğu sorusunun yanıtı yıllarca arıştırıldı. Bütün olasılıkla, bu sorunun yanıtı hiçbir zaman tam olarak verilemeyecek.

Şimdilik, 65 milyon yıl önce, Kretase Dönemi'nin sonlarında, iklimde meydana gelen kısa süreli, ancak şiddetli bir değişiklik, bu sorunun en mantıklı yanıtı gibi görünüyor. Bunun yanı sıra, hem doğal hem de uzay kaynaklı felaketler de öne sürülüyor...

Uzay teorilerinden biri, "ölüm yıldızı" diye adlandırılan ve pek çok bilim adamının varlığına inanmadığı "Nemesis" yıldızı... Teoriye göre, her 26 milyon yılda bir binlerce yüzyıl süren bir kuyrukluyıldız yağmuru dünyayı etkisi altına alıyor. Bunlardan bazılarının atmosferde bıraktığı birikmiş parçalar, güneş ışınlarının önünü keserek dünyayı yıllarca karanlıkta bırakıyor. Gökyüzünün kararmasıyla düşen sıcaklık ise, pek çok hayvan ve bitkinin yok olmasına yol açıyor. 





Bir başka dünya dışı teori ise, Güneş'e yakın bir yıldızın belli aralıklarla yer değiştirerek kuyrukluyıldızları yörüngelerinden çıkardığı ve onları Dünya'ya doğru yönlendirdiği yolunda... Bazı bilim adamları ise, bu felaketleri "X" gezegeni olarak adlandırılan onuncu bir gezegenin varlığına bağlıyorlar.

Öteki kanıtlar, yok oluşun doğal felaketlerden kaynaklandığını gösteriyor. Yaklaşık 65 milyon yıl önce meydana gelen en büyük volkanik patlamaların birinde, akışkan bazaltlar, Hindistan'ın Dekkan Yaylası'nı oluşturmuştu. Bu, belki de o zamanlarda dünyanın ikliminin değişmesinin nedeniydi. Bu değişiklik, dinozorları başka yönlerden de etkilemiş olabilirdi.

Yeni Zelanda'nın Massey Üniversitesi'nden Profesör David Penny ile Oxford Üniversitesi'nden evrim uzmanı Dr. Matt Phillips, ''Trends in Ecology and Evolution'' adlı Yeni Zelanda dergisindeki makalelerinde, dinozorların neslinin tükenmesine yol açan göktaşı teorisinin yeniden gözden geçirilmesi yönünde görüş bildirdi.

Bilim adamları, ''Jeofizikçiler 25 yılda, dinozorlar ile pterozorların neslinin tükenmesinin başlıca nedeninin dünyaya göktaşı çarpması olduğu konusunda en ufak bir kanıt ileri sürmedi'' dedi.

Dinozorların neslinin dünyaya göktaşının çarpması yüzünden tükendiğini ifade eden teoride, ''kuşlar ve memelilerin, 65 milyon yıl önce 'Kretase' (Tebeşir Dönemi: 136-65 milyon yıl önce) sonunda göktaşının dünyaya çarpmasından sonra yeryüzünde gelişmeye başladığı'' ifade ediliyor.

Bilim adamları, 80-90 milyon yıl önce çeşitlenmeye başlayan kuşlar ile memelilerin, 20-30 milyon yıl önce sayıca dinozorların önüne geçmeye başladığını belirtti.

David Penny, ''dinozorların neslinin tükendiği dönem ve kuşlar ile memelilerin çoğaldığı dönemin belirlenmesi amacıyla, fosillerin incelenmesi yoluyla, farklı türdeki dinozorların, kuşların ve memelilerin yeryüzünde yaşadığı dönemin öğrenilebileceğini'' kaydetti.



 

 

Kuluçkadan çıkmamış "Sauropod" yumurtalarında, bol miktarda, az bulunan bir element olan selenyum tespit edilmişti. Selenyumun yer altından yüzeye çıkması, volkanik patlamalar sonucu oluyordu. Epeyce zehirleyici olan bu elementin yüksek miktarlarının, kuluçkadan sonra tavukların yumurtadan çıkmasını engellediği biliniyordu. Aynı etkinin dinozor yumurtaları için de geçerli olduğunu düşünmek, pek de uçuk bir düşünce değildi.

Peki, neden dinozorlar öldü de kuşlar yaşamaya devam etti? Sadece bitki yiyenlerin yüksek dozda selenyum almış olabileceği fikri, olası bir açıklama. Çünkü, toz halinde selenyum yüklenen bitkileri yiyen dinozorların yumurtalarına zehirin geçmesi kaçınılmazdı. Otoburların soylarının böylece tükenmesi, etoburlara yiyecek bir şey bırakmayarak bu hayvanların da yok olmasına yol açtı.

Dinozorların yok oluşunu açıklama çalışan teorilerden en popüler olanı, dinozor yumurtalarının, dinozor döneminin ilk yarısında ortaya çıkan küçük memeliler tarafından yendiğini iddia ediyordu. Dinozorlar, bu memelilerle başa çıkamamışlardı. Çünkü, sıcakkanlı olan bu hayvanlar çok hızlı hareket ediyor ve rahatlıkla saklanabiliyorlardı.

Bu teori, az sayıda dinozor yumurtası bulunmasını da açıklıyordu. Ancak, 100 milyon yıl boyunca, memelilerle dinozorların nasıl bir arada yaşamaya devam ettikleri sorusuna bir yanıt getiremiyor.

Bir başka düşünce de, dinozorların aptal ve kolay uyum sağlayamayan yaratıklar olduğu ile ilgili. Bu teoriye göre, dinozorlar git gide büyüyerek çevreye ayak uyduramayan yaratıklar haline gelmişler, gövdeleri büyürken beyinlerinin küçük kalması, onların uyum güçlüğü çekmelerine yol açmıştı. Örneğin, 30 tonluk bir "Brontosaurus"un beyni sadece 226,5 gram çekiyordu. 





1946 yılında bir paleontoloji uzmanı, büyük hayvanların küçük hayvanlar kadar sıcaklık yaymadıklarını, bu nedenle de küçük bir sıcaklık artışının 10 kiloluk bir erkek dinozorun testislerini fazlasıyla ısıtarak spermlerini öldürebileceğini öne sürmüştü.

Dinozorların soylarının tükenmesindeki etken büyüklükleri değilse de, onların yeme alışkanlıklarıydı. Sadece bir tek çeşit bitki ile beslenen dinozorlar, belki de bu bitkilerin ortadan kalkmasıyla yok oldular. Belki de, seçebilme özelliklerinin var olmaması nedeniyle zehirli bitkileri yiyerek öldüler.

Diğer bilim adamları, Kretase Dönemi'nin sonlarına doğru, deniz seviyesinin düşmesi sonucu iklimde meydana gelen yavaş değişmeleri, dinozorların soylarının tükenmesi için yeterli buluyorlar. Amerika'da yapılan araştırmalar, iklimin daha soğuk ve nemli hale geldiğini, ayrıca büyük dinozor topluluklarına yeterli yer kalmadığını da ortaya koyuyor. Tüm bu hipotezleri destekleyen pek çok kanıt var.

Belki de Kretase Dönemi'nin sonlarında meydana gelen bir dizi felaket, dinozor türünün aniden ortadan kalkmasına katkıda bulunmuştu. 65 milyon yıl öncesine ait bu sır perdesinin aralanması için yapılan araştırmalar arttıkça, o günlerde yaşananların gümüzü ne kadar etkilediği daha kolay anlaşılıyor.

Dinozorların ordan kalkmasıyla, bu ürkütücü yaratıkların yanı sıra yaşamlarını belli belirsiz sürdüren memelilere de gün doğmuştu. Dinozorların boşalması, memelilerin git gide gelişerek çoğalmalarını, en son dinozorlardan 61 milyon yıl sonra da atalarımızın ortaya çıkmasını sağlamıştı.

Ne var ki, sadece dinozorların yok olmasını açıklayan bu teoriler, o dönemlerde yaşayan diğer türlerin yok oluşlarına bir açıklık getirmiyor. Bu nedenle bilim adamları, düna dışından gelmiş etkilere daha sıcak bakıyorlar.

 




 
 

T.Rex yırtıcı bir dinozor türüydü

Bilim adamlarının 68 milyon yıllık bir T.Rex kemiğinde yaptıkları protein analizinde, dinozorlar ile kuşlar arasındaki evrim bağı aydınlatıldı.

Amerikalı araştırmacılar, T.Rex fosillerinde bugüne kadar kalmayı başaran organik molekülleri, günümüzün yaşayan hayvanlarınkilerle karşılaştırarak, bunların tavuk proteininin benzeri olduğunu tespit etti.

Dinozor kemiğinde protein keşfini, organik bir materyalin bu kadar uzun süre yaşamayı başarmasından ötürü "sürpriz" olarak niteleyen Amerikalı araştırmacılar, bulgularını Science dergisinde yayımladı.

Tekniklerinin, diğer yaşayan ve soyu tükenmiş organizmalar arasındaki evrim ilişkisini aydınlatmakta da yardımcı olabileceğini belirten araştırmacılar, bulgularının kuşların evrimsel bağla doğrudan dinozorlara bağlandığı düşüncesiyle uyum içinde olduğunu ve bunu güçlendirdiğini kaydetti.

Araştırmanın eşbaşkanlarından Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesi'nden Mary Schweitzer, analiz sonucu proteinlerin dinozorun yumuşak dokusundan organik materyal olduğunun teyit edildiğini belirterek, "Şimdiye dek fosilleşme teorisine göre, organik dokuların bu kadar uzun süre yaşayamayacağı düşünülüyordu" dedi.

Schweitzer, 68 milyon yaşındaki bu dinozorun kemik dokusundan elde edilen proteinlerin analizi sayesinde elde edilen bulguların, dinozorların evrimi ve diğer türlerle bağlantısı konusunda aydınlatıcı olacağını belirtti.

Bilim çevrelerini şaşırtan ve bir kafa, iki uyluk ve tibia kemiklerinden oluşan bu dinozor kalıntısı, ABD'nin Montana eyaletinin doğusundaki Hell Creek bölgesinde yapılan kazılarda bulunmuştu.

Fosil, eski bir akarsuyun taşıdığı alüvyon ve çamurla karışan ve fazla sıkı olmayan en az bin metreküp kumun altında bulunmuştu.

Proteinlerin T.Rex kemiğinin "kolajen" olarak adlandırılan elastiki bağlantı lifleri olduğu belirtildi.

Bu protein özelliklerini yaşayan hayvanların veritabanıyla karşılaştıran bilimadamları, bunların tavuk kolajenlerinin benzeri olduğunu ve kurbağa ile semenderlerde de bulunduğunu ortaya çıkardı.

 

Kuşların ataları sayılabilecek hayvan türlerine ait çok fazla fosil kalıntısı bulunmuyor. Çin'de bulunan fosiller bu açıdan büyük önem taşıyor.

İlk kuş ördeğe benziyordu
Çin’de bir gölde kuşların atası sayılan ördek benzeri bir hayvana ait birçok fosil bulundu. Ayaklarının perdeli olması hayvanın suda yüzebildiğini gösteriyor.

NTV-MSNBC
21 Haziran 2006 Çarşamba WASHINGTON

Araştırmayı yürüten Çin Jeoloji Bilimleri Akademisi’nden Hai-lu You, kuşların evriminde 100 milyon yıllık bir zaman diliminin aydınlandığını açıkladı. Çin’in kuzeybatısındaki göletlerde yaşadığı tahmin edilen kanatlı hayvanın bilimsel adı Gansus yumenensis olarak açıklandı. Aynı türe ait 1980’lerde sadece bir ayak kalıntısı bulunmuştu.


Araştırmaya katılan Carnegie Museum of Natural History uzmanlarından Matt Lamanna, kuşların dinozorlardan bu yana ataları sayılan birçok türden geriye çok az fosilin kaldığını vurgulayarak bulunan fosilin bilim için çok önemli olduğunun altını çizdi. Gansus’un uçan dinozor kuşların atası Archaeopteryx’ten bu yana en eski kuş fosili olduğu belirtiliyor. Gansus’un sulak bölgelerde yaşadığı düşünülüyor.

Gansus’un serçe büyüklüğünde olduğu ve bir ördeğe benzediği düşünülüyor. En az 110 milyon yıllık olan fosillerden birinin üzerinde hayvanın perdeli ayaklarının derisi dahi korunmuş olduğu belirtildi. Bugünkü kuşların evriminde Gansus türünün eksik kalan bir döneme dair ipuçları taşıdığını söyleyen Lamanna, “Fosillerin bu derece iyi korunmuş olması bizim için büyük bir şans” diye konuştu.

 

 

Dinozorlardan evrilen ilk kuşlar, havada dönmek ve yere konmak için ikinci çift kanatlarını kullanıyordu. Kuşların iki kanatla uçmayı becermesiyle, bu kanatların yerini güçlü ayaklar aldı.

NTV-MSNBC
27 Eylül 2006 Çarşamba NEW YORK

Yeni bir araştırma, ilk kuşların dört kanatlı olduğu ve uçmayı ağaçlardan atlayarak öğrendikleri tezini güçlendiriyor. Araştırmayı yürüten Kanada’nın Calgary Üniversitesi uzmanı Nick Longrich, 150 milyon yıl önce yaşamış kargadan biraz daha büyük dinozorla kuş arasında bir geçiş türü olan Archaeopteryx kuşunu inceledi. Araştırma, kuşların evrime dört kanatlı başladığını, zamanla iki kanadın güçlendiğini ve ikinci çift kanadın ortadan kaltığını savunuyor.


Archaeopteryx kuşu oldukça tüylü ve bugünkü kuşları andıran temik yapısına sahipken, uzun ve kemikli kuyruğu, güçlü çemesiyle sürüngenlere de benziyordu. İlk Archaeopteryx fosili 1861’de keşfedildiğinde, Charles Darwin’in Evrim Teorisi’nin temeli geçiş türlerine iyi bir örnek teşkil ettiği için büyük sansasyon yaratmıştı. 

Archaeopteryx, bilinen ilk kuş türü olarak kabul ediliyor.

İkinci Archaeopteryx fosili 1877’de Almaya’da bulundu. Fosil kalıntılarda, kuşun ayaklarının arkasında uzun tüyler olduğu farkedilmiş ancak bilim insanları bu tüylerin kuşun hareketine önemine vurgu yapmamıştı. Paleontologlar, 2002’de Çin’de dört kanatlı bir dinozor kalıntısına rastlayınca, ek iki arka kanadın zıplamaya veya ağaçtan atlamaya yaradığı düşünüldü.

PÜRÜZSÜZ KONMA VE KESKİN DÖNÜŞ

Longrich, 5 farklı Archaeopteryx fosilini incelediğinde, ikinci çift kanatlardaki tüylerin uçma işlevi görebileceğini farketti. Longrich araştırmasında, ikinci çift kanadın Archaeopteryx’in uçuş yeteneğine etkisinin matematiksel olarak modellemesini çıkardı. Simülasyonda, arkadaki ikinci çift kanadın, kuşa daha havada iyi süzülme ve daha keskin dönüşler yapabilme yeteneği verdiği sonucu çıktı. Daha keskin dönüşler yapabilmesi de Archaeopteryx’e daha iyi avlanma veya düşmandan daha iyi kaçabilme imkanı sağlıyor.

Longrich hatta ikinci çift kanat sayesinde Archaeopteryx’in yere daha pürüzsüz konabileceğini de savunuyor. Longrich’in tezine göre, ikinci çift kanatlar uçma dışında fren işlevi de görüyordu.

Bilim insanları kuşların ne zaman dört ayaktan iki ayağa geçtiğini araştırmaya devam ediyor, ancak evrim sürecinde iki kanadın uçmaya yetecek kadar güçlendiği, diğer kanadın devreden çıkarak ayakların güç kazandığı tahmin ediliyor. Modren kuşların güçlenen ayakları, koşma, yüzme gibi işlevleri yerine getiriyor

 

 

YENİ KALINTILAR

Almanya sınırı yakınında Frinck köyünde ev inşaat temelinde inceleme yapan amatör paleontologun buluşu hakkında İngiliz Reuters ajansına açıklama yapan aynı köydeki ‘Frick Dinozor Müzesi’nin uzmanı Monica Ruembeli, çok zengin taşıl kemik buluntuları alanının ortaya çıkarıldığını açıkladı.

Frick taşıl uzmanı Ruembeli ile Bonn Üniversitesi’nden dinozor uzmanı paleontolog Martin Sander, 8-10 metrelik Plateosauros cinsi otobur dinozor mezarının 1,5 km uzunluğa yayılabileceğini ve çok zengin kemik kalıntılarıyla dolu olduğunu anlattılar.

Paleontologlar, bunun büyük olasılıkla Avrupa’nın en büyük dinozor mezarı olduğunu belirttiler. Her yüz metrekareye bir dinozor fosili düştüğünü ve tahmini sayılarının tahminen 100’ü aşacağını belirttiler.

Bonn Üniversitesi paleontologu Sander, Sachsen-Anhalt eyaletinde Halberstadt ve Baden-Württenberg eyaletinde Trossingen kenti yakınlarında ormanlarda Plateosauros fosilleri bulunduğunu, ancak olası gömüt alanlarının büyüklüğünün bugüne dek saptanamadığını söyledi.

225-190 milyon yıl önceki Trias Dönemi canlıları Plateosauroslar, çok güçlü arka ayakları ve ön ayaklarıyla o zamanlar Güney Afrika ve Uzakdoğu’da da yaşıyorlardı. Sonraki Jura Dönemi’nde (190-136 milyon yıl önce) yaşayan, 21 metrelik ve 30 ton ağırlığındaki en büyük dinozor cinsi otobur Apatosauros’ların (Brontosauros), Plateosauroslardan türediği sanılıyor.

Hayvanlar vücutları çok ısınır veya çok soğursa yaşamlarını sürdüremezler. Dinozorların vücut sıcaklıkları hava sıcaklığına bağlı olarak değişiyordu. Soğuk havalarda vücutları da soğuyordu. Bazı dinozorlar o kadar büyüktü ki, vücutlarının soğuması çok uzun zaman alıyordu.Yani gövdelerinin büyüklüğü sıcak kalmalarına yardımcı oluyordu.

DİNOZOR TÜRLERİ:

  Dinozorlar, kalça yapılarına göre iki grup altında incelenirler: Birinci gruptakilerin kalça yapısı kuşlarınkine (Ornithischia), İkinci gruptakilerin kalça yapısı kertenkelelerinkine (Saurischia) benzemektedir.

  Saurischia’lar ise Theropoda ve Sauropoda diye iki alt takıma ayrılır.

  Therapoda’lar etçil olup ilk dinozor grubudur. İki ayak üzerinde yürürler. Bunların boyları 25cm. ile 10m. arasında değişir. En çok tanınanları Allosaurus olup, 140 milyon yıl önce Kuzey Amerika’da yaşamıştır.

  Allosaurus; Reptilia (sürüngenler) sınıfı, Saurischia takımının, Therapoda alttakımına ait Allosauridae ailesinin bir cinsidir. Bu alt takım üyeleri iki ayak üzerinde yürüyüp, etle beslenmişlerdir.

  Allosaurus 12 metre uzunluğunda yaklaşık 3 ton ağırlığında bir hayvan olup, ot yiyici dev boyutlu Sauropodlara saldıracak kadar da güçlüdür. Kafası vücuduna oranla büyüktür. Çenesi, uzun ve derin, 5-10 cm. uzunluğundaki dişleriyse geniş ve keskindir. Allosaurus kuş benzeri üç tane ayak parmağına sahiptir ve baş parmak geriye dönerek birçok kuşta olduğu gibi destek görevini üstlenmiştir. Ön üyeler kısa ve sağlamdır, pençe biçimli üç parmak ayrılmıştır ve beslenme fonksiyonunda kullanılmak için uygundur. Fakat vücudu desteklemek için elverişli bir yapıya sahip değildir.

  Diğer alt takım da Sauropoda’lardır. Bunlar Theropoda’lardan daha sonra ortaya çıkmışlardır. Dört ayak üzerinde yürürler, otçul ve etçil formları vardır. 30 metre uzunluğa ulaşanları bulunmuştur. Bunlar dinozorların en iri temsilcileridir. Bu alt takıma ait örneklerden Diplodocus, Kuzey Amerika’da 140 milyon yıl önce yaşamıştır. Bunlar 24 metre uzunluğunda olup 10 ton ağırlığa sahiptir. Otçul bir kertenkeledir.

  Dinozorlara ait bir diğer takım ise Ornitischia’lardır. Bunlar da, Ornithopoda, Stegosauria ve Ceratopsia alt takımlarına ayrılmaktadır. 

 Ornithopoda alt takımı üyeleri otçul olup iki ve dört ayağa sahiptirler.

Stegosauria üyeleri de karasal yaşama uyum sağlamıştır. Bunlar 150 milyon yıl önce Kuzey Amerika, Afrika ve Avrupa’da yaşamışlardır. Boyları 4.5 metre, yükseklikleri ise 2.5 metredir.

  Ceratopsia’lar da kara hayatına uymuştur. Dört ayaklıdırlar. En önemli örnek Triceratops’tur. Bu cinsin temsilcileri 110 milyon yıl önce Kuzey Amerika’da yaşamıştır. Boyları 6 metre kadardı. Otçul idiler.

NASIL BESLENİYORLARDI?

  Dinozorların beslenme biçimleri çoğunlukla etçil ya da otçuldur. Ancak az rastlansa da bazı dinozorlar hem et, hem otla beslenebiliyor yani hepçillerdir. Dinozorların neyle beslendikleri çene ve diş yapıları incelenerek belirlenmektedir. Etçil dinozorlar, yumurtalarla, o dönemde yaşayan kertenkele, kaplumbağa ve ilkel memelilerle beslenerek yaşamlarını sürdürüyorlardı. Başka dinozorları avlayanlar ve leş yiyenler de vardı. Otçul dinozorlar ise, iğne yapraklı ağaçların yapraklarını, eğrelti, yosun ve atkuyruğu otlarıyla ginko yapraklarını yerlerdi.

NE ZAMAN YAŞADILAR?

  Bundan 230-250 milyon yıl önce Triyas Devri’nde yeryüzü henüz tek bir dev kıta görünümündedir. “Pangea” adı verilen bu kıtayı, yine tek ve dev bir okyanus olan Panthalassa çevrelemektedir. Ana kıta henüz dev bir çöl yapısındadır. Sadece okyanus kıyılarında tropikal ormanlar yer almaktadır. İklim sıcak ve kuraktır. Kutup bölgelerinde buzullar henüz oluşmamıştır. O zamanlarda, daha sonra devrin tüm kıtalarını istila edecek olan dinozorlar evrimlerinin henüz başlangıç aşamasında bulunmaktadır. Yaklaşık 230 milyon yıl önce, ilk dinozorlar henüz ne çok iri ne de çok çeşitli idiler. Fakat kısa zamanda yeni yaşam şekillerine uyabilmek için farklılaşmaya başladılar. Bazıları ataları gibi etobur kalırken diğerleri otobur hale geldiler. Trias Devri sonunda yani 215 milyon yıl önce Amerika’dan Çin’e; Afrika’dan Avrupa’ya kadar hemen hemen her yerde dinozor fosillerine rastlanmaktadır. Günümüzden 150 milyon yıl önce dinozorlar yerküre üzerindeki en geniş hayvan topluluğuydu.






Kaynak :bioloji dünyası

              Wikipedi

              Bbc

              National geographic

              Ntv

              Milliyet

              Hayvanlar dünyası

 
  Bugün 3 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!  
 
Arama.CC - Site Ekle, Link Ekle, Toplist, Url Ekle Eğitim Web Siteleri Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol